Bir Hırsızın hapishane sonrası ayakta durma mücadelesi...
Dün vizyona yeni giren "Dom Hemingway" adlı filmi
sıcağı sıcağına izlemek için sinema salonuna koştum. İmdb'den 6.3 alan
filmimizin başrolünde Jude Law'un yer alması merakımı artırmadı değil.
Amerikalı yönetmen Richard Shephard'ın yönetmenliğini yaptığı İngiliz yapımı
filmin fragmanını gördüğümde beklentim artmıştı. Maalesef birçok iyi fragmanlı
film gibi beklentileri karşılayamadığı gibi ses getirmesi için cesur sahnelere yer verilen filmde
"way" dedirtmek yerine daha çok mide bulandırdı.
Filmimiz "Dom Hemingway" adlı karakterimizin
hapishanede 'penis'ini 10 dakika boyunca övmesiyle başlıyor ve açıkçası beni
şaşkınlığa uğrattı. Filmi izlemeden önce bir eleştiride " Jude Law'u hiç
böyle görmediniz" yorumunu okumuştum. Eğer bir eleştiride "... yı hiç
böyle görmediniz" denmişse bilin ki karakteri anadan üryan görme şerefine
filmde nail olacaksınız. Fragmandan da anlaşılacağı gibi Dom amcamız hırsızlık
suçundan dolayı 12 yıl hapis yatmıştır ve artık cezasının sonuna geldiği için
serbest bırakılmıştır. İyide her şey 12 yıl öncesi gibi mi? Karakterimiz içerideyken
önce onu öfkelendiren (öfkelendirmek burada hafif kalabilir) insanlardan
hıncını çıkaracaktır. Peki sonra 12 yıl boyunca uğruna yattığı adamdan parasını
alabilecek midir? Artık eskisi gibi çalabilecek midir? Peki o hapse girerken
geride bıraktığı kızı onu affedecek midir? Senarist bu soruları kısmen
cevaplayabilse de senaryo da boşluklar olduğu kadar sürprizli bir senaryo
olduğunu da itiraf etmeliyim.
Yazar ve yönetmen Amerikalı olsa da İngiliz bir senarist yazmış
havası aldığım bazı kısımlar olmadı değil. Örneğin, Dom abimiz barda otururken
sigarasını yakar ve dınınının oda ne ? Artık sigara yasağı vardır. Karakterimiz
"s.ktuğumun barında sigara içmeyeceğimde nerede sigara içeceğim "der.
Açıkçası sigara içmeyen biri olarak ben bile bu duruma şaşırdım. Ama yine de "sigara
kapalı alanlarda yasaklanmalı" diyor sosyal mesajımı verip, diğer bir
başlığa geçmek istiyorum. Diğer bir unsur da Dünyadaki genel ve vahim göç durumunu
senarist ortaya 1 cümleyle koymuş. Ağzı burnu dağılmaktan bir türlü
kurtulamayan karakterimizi gören Senegalli göçmen abimiz memleketinde 'Doktor'
olmasına rağmen Londra'da bulaşıkçılık yapmaktadır. Sanırım bu durumu bir
çoğumuza tanıdık geliyor. Mutlaka her birimizin etrafında İngiltere'ye dil
öğrenmeye veya çalışıp para kazanmaya giden üniversite mezunu bir tanıdığı
vardır. Kendi memleketinde tutunamayıp elin soğuk ve yağmurlu memleketinde
çalışmaya giden insanların durumu İngiliz veya Amerikalılar tarafından oldukça
aşikar bir şekilde bilinmekte.(MAALESEF). Son olarak yazarın seçtiği karakter
isimlerinden bahsetmek istiyorum. Bunu
kesinlikle bilinçli bir şekilde yaptığına inanıyorum. Karakterimizin adı
"DOM" (Tövbe estağfirullaf), karakterimizin kankasının adı
"DICKIE"(2. bir Tövbe estağfirullaf) , karakterimizin uğruna hapis
yattığı patronun adı "Fontaine" (her halde bu isme karar verirken
gözü kitaplıktaki bir çocuk kitabına takıldı, zira kendisinin Murat Dalkılıç
dinlediğini zannetmiyorum). Zamanında Dom'un öldürdüğü kedinin bile adını "Bernard" koyarak isimlerle
senaristin bir yerlere gönderme yaptığı aşikar.
Jude Law'un performansına gelirsek, kadın izleyicinin
gönlüne taht kurmuş yakışıklı jönümüz sizlerinde fark edeceği gibi artık yaşlanmış
ve kötü adam oynamak istiyor. Sanırım bu filmde de bunu yapmaya çalışmış. 2007
yapımı "Breaking and Entering-Hırsız" filminde gördüğüm dümdüz
karınlı yakışıklı, aşık, duygusal ve merhametli karakterin aksine "Dom
Hemingway" de koca göbekli, arsız, egoist, sex düşkünü, paraya tapan bir
karakter çizmeye çalışsa da başarılı olamamış. Ama Jude Law'un elindekini
ortaya koymadığını söyleyemem. Oyuncu seçimine gelirsek, Richard E. Grant pek
de köşeleri olmayan sadık arkadaş "Dikie" karakterini başarıyla
oynamış. Her zamanki gibi "Kahramanlar hep erkek" olduğu için
kadınlara sadece güzel vücutları ve yüzleriyle boy göstermek kalmış. Bir bayan
olarak 'Paolina' karakterini canlandıran "Madalina Diana Ghenea" adlı
Roman oyuncuyu beğendiğimi itiraf etmeliyim. Zaten kendisi de modellikten
geliyormuş.
Komedi Polisiye türünde vizyona giren filmde çok
enteresandır pek gülmedim. Konusu bir çok malzeme ve karakter ortaya koysa da
durumlar arasında kopukluklar vardı. Mutlaka sinemada görmeniz gereken bir film
değil. Yönetmen filmin sonuna doğru "iyilik yap, iyilik bul" mesajını
verse de filmde o kadar çok kötü şey var
ki bu motto arada kaybolup gitmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder