Bol bol reklam izledim.
Dikkat!!!Spoiler içerir.
2013 yapımı "Bu İşte Bir Yalnızlık Var" filminin
yönetmenliğini Ketche adıyla tanınan Hakan Kırkavaç üstlenmiş. Reklam ve klip
yönetmenliği yapan Ketche aynı zamanda "Romantik Komedi" filminin de
yönetmeni. Son zamanlarda Türk filmlerine sarmışken, film hakkında sağdan
soldan güzel yorumlar da duymuşken bir izleyeyim dedim. Fazla kafa yormadan ve
sıkılmadan bir film izledim.
Müzik dünyasında da yer alan yönetmen müzisyen Mehmet'in
(Engin Altan Düzyatan) Ayşe'ye (Özgü Namal) olan aşkını anlatıyor. Öncelikle Mehmet'in
nasıl ilk eşiyle tanıştığını, ilk eşini ve çok eski arkadaşı Ayşe'yi tanıyoruz. Başlangıç
sahnelerinin Londra sokaklarında geçen bir İngiliz filminden alıntı gibi başlayan
filmde, çocuğunu hafta sonu gezmesine çıkaran boşanmış, yakışıklı, karizmatik,
fakir ama gururlu babamız (Mehmet) sevimli kızıyla beraber filmin karesinden
hızla akarken filme hareket katmış. Film bize zamanla Ayşe'yle Mehmet'in
uyumunu aslında birbirlerini ne kadar iyi tanıdıklarını gösteriyor ve "yahu
bunlar evlenmeliymiş" dedirtiyor.
Orhan'ın ortadan kaybolmasıyla Ayşe, kırk yıllık dostu
Mehmet'ten yardım ister ve Mehmet'le Ayşe arasındaki yakınlaşma zamanla artar. Kadının
yaradılışı gereği etrafındaki en düzensiz canlıyı seçip onu çekip
çevirme duygusunu Ayşe karakterinde de görüyoruz. Bitkilerle konuşmayı seçmesi
de bu yüzden. Çünkü kadın sevgisini bir yandan devamlı verirken, çekip
çevirdiği varlığın onu sürekli dinlemesini ve onun için açmasını bekler. Açık
söylemek gerekirse bu Türk erkeğine ne yapsak az. Elin ecnebi kadını dolma
sarar, Kenan balığa gider, kadın Türkçe öğrenir, Kenan balığa gider. Benzer bir
çırpınmayı da Ayşe'de görüyoruz fakat Orhan'ı bir türlü göremiyoruz. Mehmet ve
Ayşe, Orhan'ı ararken Mehmet gittikçe Ayşe'ye bağlanır fakat bunu bir türlü
kendine itiraf edemez. Çok da harika bir performans gerektirmeyen rolleriyle
Engin Altan Düzyatan ve Özgü Namal rollerinin hakkından gelmeyi başarabilmiş.
Bunun dışında yan rollerde yer alan oyuncular sırıtmamış. 90'lardan sonra iyi
müzik yapılmadığının bir kez daha altının çizildiği filmde, film müzikleri filme
yakışmış. Mehmet'in ders verdiği apolitik, sosyal medya ve mekan bağımlısı yeni
nesil genç ayrıntısını beğendiğimi itiraf etmeliyim.
90'larda şarkı söyleyen gençlerin şimdiki zamanda müessese
sahibi olmasına karakter, özeleştiride bulunurken ve günümüz gençliği başarılı
bir şekilde eleştirilirken, bolca reklam alarak bütçeyi doğrultmaya çalışmış
bir filmin senaryo aşamasında ne ara vakit bulup bir GSM operatörünün sağladığı
VIP transfer olayını filmin arasında bir yere sıkıştırabilmiş, anlamadım doğrusu.
Tuna Kiremitçi'nin aynı adlı eserinden esinlenilen senaryoyu Burak Göral kaleme almış. Yazarın karakterlere derinlik katmak yerine çok konuşan klişe yan karakterden yardım alarak insanları etiketleyip seyirciye tanıtmanın kolay yolunu bulmuş. Yazarın asker kızları için yaptığı benzetme aslında yıllardır bildiğimiz ama yorumlayamadığımız bir durum olsa gerek. Günümüz filmlerinde başarılı olmak adına o kadar çok Amerikan sinemasını taklit ediyoruz ki, asıl benliğimizi ve yaşam şeklimizi unutup tamamen kopyala yapıştır yapıyoruz. Öyle ki Ayşe'nin evli olduğu filmde vurgulanmasa Orhan'la beraber yaşadıklarını düşüneceğim. Bu hikaye bir Amerikan filminde geçseydi eminim Ayşe'yle Orhan birlikte yaşıyor olurdu.
Tuna Kiremitçi'nin aynı adlı eserinden esinlenilen senaryoyu Burak Göral kaleme almış. Yazarın karakterlere derinlik katmak yerine çok konuşan klişe yan karakterden yardım alarak insanları etiketleyip seyirciye tanıtmanın kolay yolunu bulmuş. Yazarın asker kızları için yaptığı benzetme aslında yıllardır bildiğimiz ama yorumlayamadığımız bir durum olsa gerek. Günümüz filmlerinde başarılı olmak adına o kadar çok Amerikan sinemasını taklit ediyoruz ki, asıl benliğimizi ve yaşam şeklimizi unutup tamamen kopyala yapıştır yapıyoruz. Öyle ki Ayşe'nin evli olduğu filmde vurgulanmasa Orhan'la beraber yaşadıklarını düşüneceğim. Bu hikaye bir Amerikan filminde geçseydi eminim Ayşe'yle Orhan birlikte yaşıyor olurdu.
Senaristin aşık Mehmet'i Ümit Yaşar Oğuzcan'ın Ayten'e
bağlamış halini görselleştirmesi oldukça klasik ama Mehmet'in Ayşe'ye olan
aşkını pekiştirmek için başarılı bir seçim olmuş. Bir çok aşk filminde
rastlayabileceğimiz herkesi aşık olduğumuz kişiye benzetme olayına da yer
verilmesiyle film klasik bir aşk filmi olma yolunda hızla ilerliyor. Fakat, yönetmenin
"Romantik Komedi" de hissettirdiği Amerikan filmlerinden çakma
görüntüleri bu filmde rahatça fark edebilir, özgünlükten maalesef yoksun bu
filmi herhangi bir ara evde kız kıza, erkek arkadaşınızla veya eşinizle varsa
bol vaktiniz izleyebilirsiniz.
İyi seyirler...
Kübra Sancı.
Oldukça sıradan bi o kadar da doğaldı filmimiz. Bol bol yapmacık, şaşalı, abartı yapımları izledikten sonra bu tür filmler daha samimi, daha çok hayatın içinden geliyor insana.
YanıtlaSilFilmle ilgili söyleyebileceğim tek olumsuz şey Atiye'nin oluşu sanırım.
Atiye konusunda size katılıyorum.
YanıtlaSilKaleminizide emeğinize sağlık diğer filimleri merak la bekliyoruz.
YanıtlaSilTeşekkürler:)
Silbol yağmurlu günlerdeki az insanlı hayatların, aşık olmanın herkesde bulunmayan bir yetenek olduğuna inanan yetenekli bir müzisyenin ağzından anlatımıdır...
YanıtlaSil" biraz da sana bağlı,
üzülüp üzülmemem..
sevinip sevinmemem..
yanılıp yanılmamam..
gecikip gecikmemem..
yetişip yetişmemem.. "
ne güzel dile getirmişsiniz...
SilTesekkürler
Sil