KARDA BİR BEYAZ KUŞ - Salonca sonunda "aaa" dediğimiz başarılı bir festival filmi...

  Gregg Araki'nin yönetmenliğini üstlendiği film ülkemizde ilk defa Film Ekimi kapsamında seyirciyle buluştu. İyi ki de gelmiş:). Annesinin beklenmedik bir şekilde ortadan kaybolmasıyla hayatı değişen genç kadının ağzından gençlik yıllarını dinliyor ve gözlemliyoruz. Laura Kasischke’nin romanından beyazperdeye uyarlanan bu büyüme öyküsünün başrollerinde Eva Green, Shailene Woodley ve Christopher Meloni'yi izliyoruz. Seyirci anne Eve Connor'un nerede olduğunu sorgularken, kendini büyük bir gizemin içinde buluyor ve şaşırtıcı bir sonla filmin bütününde başarıyı yakalıyor. Açıkçası vizyona girmeden önce böyle güzel bir filmi Film Ekimi'nde izleme fırsatı bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum.



  Gregg Araki çokça filmi bulunmayan bir yönetmen olmasına karşın filmi ilk izlediğimde profesyonel birinin elinden çıktığına ikna oldum. Araki, gerçekten de  gizemli ve sade bir şekilde profesyonelce kurgulanmış bu muhteşem senaryonun ve başarılı oyuncuların hakkını verebilmiş. Film, anne (Eve Connor) üzerinden güzel, akıllı ve becerikli bir kadının nasıl zaman içerisinde bir hiçe dönüştüğünü, 17 yaşındaki kızı (Kat Connor)  ile kıyasa giderek de aradaki farkı gözler önüne sermiş. Diğer kadınlar babaya  ( Brock Connor) ne kadar hayran olursa olsun anne'nin onu sefil birine dönüştürdüğü için yıllar önce sevdiği adamı fark etmemesi aslında bizdeki ev hanımlarında da ortak değil mi? Bir kadın yaratılış olarak bu kadar detaycı, becerikli ve zeki doğarken sadece rutin ve beyni tembelleştiren ev işlerini yapmak için dünyaya gelmiş olmasa gerek. Günümüzdeki çalışan anneleri düşündüğümüzde, erkeklerin işten yorgun argın gelip yatarken kadınların mesailerinine evde de devam etmeleri ve bu tempoyu uzun yıllar sürdürebilmeleri onların ne kadar mükemmel varlıklar olduğunu gösteriyor. Bu mükemmel varlıklara kapasitelerinin altında sorumluluklar yüklendiğinde de filmde Eve Connor'a olduğu gibi "ERROR" veriyor.


  Anne rolündeki Eva Green'in bir Bond kızından ziyade başarılı bir performans sergilediğini belirtmek isterim. 34 yaşında olan oyuncunun zaman içerisindeki değişimi, bir adamı severken ve nefret ederken ki halleri oldukça gerçekçiydi. Fransız asıllı bu güzel bayan modellikten gelmesine rağmen Bond kızı olmaktan öteye fersah fersah yol katetmiş diyebilirim. Yalnız Eva Green Bond filminde de otobanın ortasında yatıyordu, burada da yolun ortasına uzanmıştı, fakat bu sefer arabayı kızı kullanıyordu. Bu kadın yollu:) benden söylemesi!. Bundan sonraki rollerinde artık Oskarlık rollere imza atacağını düşünüyorum. Neden bir "Jasmine Blue" benzeri bir karakterde onu görmeyelim? Eva Green'in yanısıra oyunculuğunu beğendiğim, hatta "Aynı Yıldızın Altında" filminde gördüğümde "bu kız yürür" dediğim Shailene Woodley. 1991 doğumlu bu genç ve güzel bayan şimdiden bir çok filmde yer aldı. Onun da Jennifer Lawrence gibi hızla yükseleceğini ve kısa sürede Oskar'ı olmasa bile en azından Altın Küreyi kucaklayacağını düşünüyorum. Ergenliğin en sıkıntılı 3 yılını ve bu yıllar içerisindeki sancılı büyüme sürecini cesur bir şekilde oynayarak rolün hakkını vermiş. Oyunculuklar genel olarak o kadar başarıl ki, Kat'in erkek arkadaşının ve annesinden bile tek tek bahsetmek isterim. Kat'in annesinin kör performansı başrol çıkarır cinstendi. Ya da Hollywood'un her bir üyesi engelli performansını o kadar iyi hakkından geliyor ki bizdeki gibi biri engelliyi oynadığında olay olmuyor. Anne - çocuk fiziksel özellik benzerlikleri gözümden kaçmadı değil. Başarılı bir oyuncu seçimi olmuş.



  Her şeyden önemlisi filmin senaryosuna hayran kaldım. 1,5 saat sizi kendine bağlayan, sakin bir şekilde arada ufak ataklarla devam eden, kofti oyunculukları bulunmayan sürpriz sonuyla - son bölümünde salonca "aaaa" dedik- size güzel vakit geçirtebilecek cinsten bir film. Umarım en kısa zamanda vizyona girer de siz değerli izleyicilerimizin beğenisine sunulur.

İyi seyirler.

Kübra Sancı.




1 yorum: